Pandemi etkisi ile tüm dünyada ekonomik olarak sıkıntılar yaşanmakta. Ülkemizde bu sıkıntılar daha da şiddetli hissedilmektedir. Hepimiz bir çıkış yolu arıyor, bu sıkıntıyı atlatmaya çalışıyoruz. Tek bir bireyden, devasa yapılara sahip şirketlere kadar durum bu. Yine pandemi etkisi ile uzaktan çalışma, esnek çalışma saatleri gibi zaten var olan kavramlar daha da derinleşti ve yayılmaya başladı. Hatta benim öngörüm bu duruma ayak uyduramayan şirketlerin uzun vadede kapanacağı ya da çok küçüleceği doğrultusunda.

Bu sıkıntıların getirdiği bunalımdan kurtulma adına yapılabilecek, yeni olmayan ama ülkemizde yeterli karşılığı bulamamış bir kavram daha var; “Kurum İçi Girişimcilik”
Kısaca tanımı;
“İç girişimcilik, bir örgütte girişimsel bir kültür yaratarak, yeni ürünlerin ve süreçlerin geliştirilmesi
“İç Girişimcilik: Bir Literatür Taraması” (Esra B. Bulgurcu GÜREL, 2012)
Kurum içi girişimcilik kavramı üzerine konuşabilmek için temel bazı bilgilere sahip olmak gerekir. Bunun için konu ile ilgili bulduğum literatür taraması makaleyi okumanızı tavsiye edebilirim. Linkini yazının sonunda paylaşacağım.
İç Girişimci Nasıl Olunur?
Aslında bu konuda Türkiye’de çok başarılı örnekler var. Aygaz, Anadolu Efes, Koç Holding, Zorlu Holding bu kavramı Türkiye’de benimsemiş kurumlardan.
Günlük iş yaşamımıza nasıl etki ettiğini hem çalışan hem de iş veren açısından bir örnek yaratarak anlatayım.
Mesela bir iş yeriniz var ve diyelim ki bu iş yeri sadece mavi tükenmez kalem üretiyor. İşinizi büyütmek ya da çeşitlendirmek istiyorsunuz. Ancak bunu nasıl yapacağınıza bir türlü karar veremiyorsunuz. İş yerinize yeni bir kural getiriyorsunuz ve çalışanlarınıza diyorsunuz ki “Bundan sonra çalışanlar için bir fikir üretme odası kuruyorum. İsteyenler her gün mesai saatinin en fazla %20’si kadar bir vakti burada fikir geliştirmek için kullanabilir ve bu fikri bize iletebilir. Bu fikir şirketin ürettiği ürünler ile ilgili olabilir de olmayabilir de. Fikri beğenilen ve uygulamaya başlanan çalışanlara ya da çalışan grubuna, katkı sağladıkları net kar üzerinden burada çalıştıkları sürece %20 düzenli prim verilecektir. Ayrılanlara ise belirli bir fikir ve patent ödemesi yapılıp düzenli ödeme durdurulacaktır.”
Öncelikle orada gerçekten özgür bir ortam yaratmanız gerekir. Rahatça girecekler ve fikir üretecekler.
Bu noktada çalışan açısından değerlendirmeye geçelim. Sadece mavi tükenmez kalem üreten bir firmada çalışıyorsunuz. Tek ürün üretildiği için artık işiniz rutin bir hale bürünmüş. Kendinizi hem maddi hem de manevi olarak geliştirmek istiyorsunuz ama buna ne vaktiniz var ne de paranız. Aklınızda fikirler var aslında ama hayat gerçekliği de var. O riski alabilecek durumda ve cesarette değilsiniz. Bir gün patron geliyor ve fikir üretme odası diye bir şeyden bahsediyor. Mesai saatleri içerisinde istediğiniz zaman gidip fikir üretebildiğiniz ve inandığınız fikir için savaşabildiğiniz bir oda. Ayrıca kabul edilirse hem düzenli kazancınız devam edecek hem de üstüne kar elde edilirse para kazanacaksınız. Ne yaparsınız?
İşte “Kurum İçi Girişimcilik” özünde budur.
Çalışanın yaratıcı olmasını ve yenilik peşinde koşmasını , firmaya olan sadakatini arttırarak sağlayabilmektir.
Böylece çalışanlar kendini gerçekleştirebilmiş olmanın verdiği maddi ve manevi tatmin ile şirketini ve yaptığı işi severek çalışacak, iş veren ise hem çok daha makul ücretlerle işini geliştirebilmiş, yenilikler katabilmiş ya da işini çeşitlendirebilmiş olacak.
Tabii ki bu, profesyonelce ve sınırları iyi çizilmiş bir şekilde yönetilmesi gereken bir süreç.
Kaynakça:
“İç Girişimcilik: Bir Literatür Taraması” Esra B. Bulgurcu GÜREL, Haziran 2021: https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/84396
Diğer yazılarıma ulaşmak için: https://eraykagansimsek.com/blog/